“Savaşmakta olan iki devletin sınır bölgesinde bir çiftçi ve ailesi yaşarmış. Günlerden bir gün çiftçinin atlarından biri kaçmış. Atlar o dönem çok önemli olduğu için, komşuları geçmiş olsun ziyaretine gelmiş. Çiftçi ‘Öyle de, bilmiyorum. Belki de hayırlara vesile olmuştur’ demiş.
Bir müddet sonra kaçan at, bir kısrak ile birlikte dönmüş. Çiftçinin at sayısı artmış. Komşular bu sefer tebrik etmeye gelmiş. Çiftçi ‘Öyle de, bilmiyorum. Belki de kötüye vesile olmuştur’ demiş.
Kısa bir zaman sonra çiftçinin oğlu kısraktan düşmüş ve ayağını kırmış. Komşular tekrar geçmiş olsun dileklerini iletmeye gelmiş. Çiftçi tekrar ‘Öyle de, bilmiyorum. Belki de hayırlara vesile olmuştur’ demiş.
Biraz daha zaman geçmiş. Savaşan devletler genç yaştaki erkek çocukları askere almış. Savaşa katılan bütün erkek çocuklar ölmüş. Çiftçinin erkek çocuğu hariç. Çünkü ayağı kırık olduğu için savaşa almamışlar.”
‘Başımıza gelen kötü olaylar, iyiye sebebiyet verebilir. İyi olaylar da kötüye… İyiyi çok sevinmeden, kötüyü çok üzülmeden karşılamalı ve ihtiyatlı davranmalıyız’ der Stoic felsefe. “Kontrol edebildiklerini et. Edemediklerini ise kabul et” diye de ekler. Yani bu dünyada iki tür durum vardır Stoic felsefeye göre. Kontrol edebildiklerimiz ve kontrol edemediklerimiz. Kontrol edemediklerimiz için mücadele etmek bizi sadece yorar. Onun yerine kontrol edebildiklerimize odaklanmalı ve yaşamı daha mutlu bir forma dönüştürmeliyiz.
Bu öğretinin ingilizcesi slogan gibi: “Control what you can, accept what you can’t”.

Yorum bırakın